24 Şubat 2008 Pazar

Dertli dertli çal Tubacı



If! film festivali geldi geçti ama bünyelerde bıraktığı etki maalesef geçen seneki gibi olmadı. Asıl gidilmesi gereken filmlere bilet almakta geç ya da tanıtım yazısına/yönetmenine/oyuncularına kanılıp, beklentisiz ama festival ruhu hevesiyle gidilen filmlerde kontrpiyede kalışımız, söz konusu sükut-u hayalin nedenleri olarak sayılabilir. Dün son kez Beyoğlu AFM Fitaş Salon 2'inin arka çıkış kapısından dışarıya adım atarken, beğeni hanemdeki skor 50% olarak gözüküyordu. 2 iyi film, 2 kötü film. Joy Division, You the Living; Southland Tales, Milkyway. Ben yine ucuz atlattım sanırım. %40'lık, %33'lük insanlar tanıyorum.

Bu kadar sinema/festival/temaşa ukalalığı yeter. Elliye yakın kısa/uzun İskandinav günlük şehir yaşamına dair skeçten oluşan, You the Living'in (orjinal ismiyle Du Levande) biz izleyenlere kattığı en önemli şeylerden biri belki de, tuba denen denen nefesli enstrümanı solo dinlemenin ne kadar keyif verici olduğuydu. Kamera arkasındaki insan Roy Anderson'in kıdemli bir reklam filmi yönetmeni olduğunu okuyunca neden You the Living'İn bu kadar nesneler ve yalın olaylar üzerinden akıllarda yer ettiğini daha iyi anladım. Ticari kaygı güdülmüyor, hissiyat ve hassasiyetler pazarlanmıyordu belki. Ama yine de filmin kurgusu birbirinden bağımsız catchy enstantane ve karakterlerden ibaret olunca, insanın aklında sadece "tuba'nin o güzel tonu", "yakışıklı çocuğun yürüyen apartman dairesi içinde çaldığı blues vari melodi", "evinde teyp kaset eşliğinde davul çalışan şişko abi" gibi imgeler kalıyor. İsveç Sinema Akademisi bu gece sabaha karşı düzenlenecek olan Oskar Ödül Töreni'nde En İyi Yabancı Film dalında yarışmak üzere İsveç'i temsilen You the Living'i göndermiş. İddialı, cüretkar ama bir o kadar da gerekli bir hareket. Neden olduğuna sonra değiniriz artık. Videoda çalan Macar dansının tadını çıkarın ve sakın ha sakın benim gibi böyle sıkıcı mevzular üzerine kafa yormayın.

Hiç yorum yok: