14 Eylül 2007 Cuma

Wir fahren nach Berlin!

Basliktan da anlasilacagi uzere, Berlin yollarina dusmek uzereyim. Uzereyiz daha dogrusu, Sinan'la beraber. Entellektuel olma gayretindeyiz ya, e birazcik (Sinan'in benden cok) U2 dinlemisligimiz de var. E o zaman 4 gunlugune de olsa nereye gidilir? "Berlin tabii ki abi!" Isin dogrusu, German Wings Turkiye'den direk Almanya ucuslarini Dusseldorf'a yapsaydi yazinin basligi "Wir fahren nach Dusseldorf!" da olabilirdi gayet, eninde sonunda Berlin'e ugramaya niyetlendiysek de.

Yolculugun arifesinin halet-i ruhiyesiyle ilgili daha once de yazabilirdim ama burokratik gidisat yani "4 gunluk turist vize"yi barindiran pasaportum Alman Konsoloslugundan daha bu aksamustu geldi. Gecmis donemde yasadigim Amerika vize sorunlarindan sonra (reddedilmedim ama bekletildim diyelim) "Bati"yla olan ilk dis munasebetim bu vize basvurusu oldugundan dolayi, anksiyetemi, son ana kadar, ayni duzeyde tutmayi basardim valla. Simdi ise tuhaf bir mutluluk var. Gozlerde bir doluluk, boyle bir patlama oncesi sessizlik.
Gidiyoruz ya!

Gectigimiz temmuz ayi, Bursa'da kazidayken, o kiymetli aksamustu sekerlememin sonuna dogru belli oldu bu seyahat aslinda. Uykunun sonuna dogru vucut bulan pelte halinden kurtulmak icin yatakta gerine gerine bir o yana bir bu yana donup dururken, Sinan'in "Abi ucuza bilet buldum Berlin'e, sen de gelmek ister misin? telefonu geldi. Aslinda o donem oyle bir moddaydim ki, teklif edilen istikamet Berlin degil Patagonya olsaydi (Patagonyalilar alinmasin, en son boyle bir tartisma ciktiginde Mehmet Yasin bir sonraki gezi yazisini Guney Arjantin uzerine yazmisti), yine kredi karti numaralarimi verip, o istikamette yoluma devam ederdim. O an bileti alinca gitmis kadar oldum zaten Berlin'e. Boyle nazar degmesin diye kimseye soylemiyorum. Hatta mal gibi Sinan'i da tembihliyorum, "Kimseye soyleme buyusu bozulmasin" diye. Neyin neresi bozulacaksa! Hayir efendim boyle zamaninda niyetlenip, kirk sulalemize ballandira ballandira anlatip, sonrasinda patlayan (kasirga olaraktan da (Katrina), vize basvurusu olaraktan da) seyahat planlarim var. Uzun ve huzunlu mevzuular simdi anlattirmayin canim.
Sonra kazi bitti, bir suru yere gidilip gelindi. Gecen sali da (11 eylul sabahi yani) Gumussuyu Satosunun surlarina dayanildi. Basvuru yapildi. Sonucu beklenmeye basladi (Basvuru surecinde toplanan belgeler, dolayisiyla yasanan gereksiz gerginliklere vs. deginmiyorum hic, gerek yok).

Ya bu birini beklerken evde gecirilen zaman kadar iskence bir sey yasamadim sanirim. Iskence lafi iddiali oldu biraz farkindayim. Gicik diyelim isterseniz. Daha kucukken gelisti bende sanirim bu hissiyat. 7-8 yasinda cocuksundur. Aksam yemege misafir gelecektir. Senin de sevdigin insanlardir. O velet halinle, oturup muabbet etmekten, "kendini buyuk hissetmek"ten keyif aldigin insanlardir (Mizansen yaratiyorum. Caktirmayin, bozmayin havami). Atiyorum, bu insanlar 8'e dogru mu gelecekler, gunlerden de cumartesi. Abi, aksamustu 5'ten baslayarak ben hicbir sey yapamaz hale gelirdim. Anne zaten evin icinde fir donuyordur. Sofranin kurulmasina yardim edersin falan. I ih. Kesmez. Ne yapmaya baslasam, 10 dakika sonra konsantrasyonumu kaybederdim. Birileri gelecek ya eve. Her an gelebilirler! Tetikte ol! Rahat durma, ortaligi dagitma! Boyle salak salak salonun ortasinda dolanir dururdum valla. Bugun de ona benzer bir durum soz konusu oldu. UPS getirecek pasaportu. Sabah girdim baktim sitesine, 9:kusurda Umraniye'den yola cikmis benim pasaport. Bir yandan diyorum ki; "Ulan simdi Umraniye taa neresi, Moda heralde bu herifin son duragi olur, aksama kadar gelmez." Ama bir yandan da her an gelebilir anksiyetesi, erkenden cikti ya yola. Valla yemeden icmeden kesildim yahu. Sicasim var. O da olmuyor. Simdi tam sifonu cektigim anda, herif gelir. Kapiyi duymam. Evde kimse yokmus diyip, ceker gider falan. Sonra ugras dur. Oturdum salak salak bir seyler okuyayim, dedim. Olmadi. Winning oynayayim dedim. Olmadi. Oyuna kendimi veririm de kapinin calmasini duymam diye mi dusundum nedir? Histeri diye buna diyorlar sanirim. Hani Freud zamanindan sonrasina aktarilmamisti bu "hastalik"..

Neyse, aksamustu 6 sularinda geldi Kurye Kudret ve pasaport. Adama "Nerden kaldin Kudretcim ya!" tarzi bir cikis yapinca, "Eee.. Siz benim adimi nerden biliyorsunuz?" diye sordu haliyle. Adamlar kendi sunduklari internet takip sisteminden haberdar degilse ben napiyim. Orada kabak gibi yaziyodu sabahtan beri, "Umraniye'den yola cikti, Kudret Cakir getiriyor senin pasaportu Mehmetcim, merak etme, UPS'e guven sen" diye.

Lafi uzattim bu sefer ama olsun. Umalim da bir son dakika tersligi cikmasin, yola cikalim bir an once...

Hiç yorum yok: